Google’ın Gerçekte Algoritması Yok, O Seni Okuyor
Hep böyle düşündük: “Google bir algoritmadır.” Kurallar yığını, sayıların dansı, kodların iç içe geçişi… Her şeyin bir formülü vardı. Anahtar kelimeler, içerik uzunluğu, backlink sayısı. Bir matematik vardı sanki. Ama işin aslı öyle değil.
Çünkü artık, Google bir denklem değil, bir zihin. Sadece sayfalara bakmıyor. Sana bakıyor. Ve artık seni okuyor.
“Googlebot” Diye Bir Şey Yoktur, Göz Var
Googlebot bir örümcek gibi anlatılır. Siteleri tarar, bağlantılara tırmanır, içerikleri çeker… Ama sen hiç düşündün mü, bu örümcek neye göre karar veriyor? Neyi beğenip neyi göz ardı ediyor?
Çünkü aslında Google, içeriklerini değil, onlara yüklediğin niyeti tarıyor. Satır aralarını, yazarın motivasyonunu, okuyucunun tepkisini. Ve tüm bu davranışları, koddan bağımsız bir şekilde analiz ediyor.
Yani sen "Google'ı kandırmak için yazı" yazdığında, o bunu anlıyor. Tıpkı gerçek bir insan gibi. Ve seni değil, senin yansıttığın enerjiyi değerlendiriyor.
Algoritma Artık “Kurallar” Değil, “Sezgi” Üzerine Kurulu
Google’ın 2025 sonrası ana arama mimarisi, kelimeye değil anlama dayanıyor. Yani içerikte ne yazdığın değil, ne anlatmak istediğin önemli. Peki bir yapay zeka bunu nasıl yapar?
Yapmaz. Çünkü artık ortada bir yapay zeka değil, davranış verisiyle eğitilmiş bir sezgi modeli var. Adı ne olursa olsun; BERT, MUM, Gemini… Bunlar algoritma değildir. Bunlar senin beyninden öğrenmiş reflekslerdir.
Senin gibi düşündüğü için seni anlıyor. Ve seni anladığı için de artık sayılara bakmıyor. Seni okuyor. Gözlerini tarıyor. Satırına yüklediğin duyguyu çözmeye çalışıyor.
Google’ın Sayfaları Değil, “İnsan Kalitesini” Ölçtüğü Kanıtlandı
İçeriklerin neden bazen kaliteli olmasına rağmen sıralamada yer almadığını hiç merak ettin mi? Çünkü içerik güzel olabilir ama insani sinyal taşımıyordur. Yani Google için ruhsuzdur.
2024 sonlarında yapılan bazı gözlem çalışmalarında fark edildi ki, Google içeriklere gelen kullanıcıların göz hareketleriyle ilgilenmeye başladı. Mouse ile seçilen kelimeler, zoom yapılan bölümler, kullanıcıların yazıyı ne zaman yavaş okuyup ne zaman hızlı geçtiği gibi detaylar analiz edilmeye başlandı.
Bu ne demek biliyor musun?
Google artık içerikten çok, okuma hissine göre sıralama yapıyor.
Yani senin yazın, rakibinden daha iyi olabilir. Ama rakibin okuyucuda daha fazla merak uyandırdıysa… Google onu tercih eder. Çünkü artık bir makine değil. Çünkü artık bir "tat" alıyor. Duyuyor. Hissediyor.
Gerçek Şok: Google Seni Test Ederken Sıralamayı Değil, “Psikolojik Etkini” Ölçüyor
Google yeni bir içeriği test ederken yaptığı ilk şey artık şu değil: Kaç kelime, kaç backlink?
Artık yaptığı şey şu: Bu içerik, kullanıcının zihninde bir kıvılcım yakıyor mu?
- Bir düşünceye neden oldu mu?
- Yüzde bir ifade oluşturdu mu?
- Scroll davranışında değişiklik yaptı mı?
İşte bu yüzden artık “teknik SEO”nun yerini “etkileşimli psikoloji” aldı. Çünkü Google, sadece ekranına değil, zihnine dokunmaya çalışan içerikleri öne çıkarıyor.
Algoritmanın Sonu: Bilinçli Bir Gözlemciye Dönüş
Eskiden içerik “index” alınırdı. Şimdi içerik “gözlemlenir”. Bu gözlem, sadece arama sonuçlarıyla sınırlı değil. Kullanıcının sonraki tıklamalarına kadar uzanır. Seni okuyup sonra başka siteye geçen kişi, Google için bir anlam zinciri oluşturur.
Yani Google artık yazının konusunu değil, yazının evrimini takip ediyor.
Bu ne anlama geliyor?
Bir kullanıcı senin yazını okur, sonra başka bir yazıda aynı kavramı ararsa, Google senin içeriğini “ilk tetikleyici kaynak” olarak etiketleyebilir. Ve bu etiket, seni sonsuza kadar üst sırada tutabilir. Ama bunu alabilmek için “kodu” değil, insanı çözmen gerekir.
Kapanış
Google’ın algoritması yok. Çünkü artık algoritma diye bir şeye ihtiyacı yok. O seni tanıyor. Senin yazı stilini, niyetini, içeriğe yüklediğin duyguyu tanıyor.
Ve bu yüzden bundan sonra şunu sormalısın:
Ben bu yazıyı Google için değil, gerçekten biri okusun diye mi yazdım?
Cevabın evetse, Google seni anlar. Değilse, sadece bir veri yığını olarak kalırsın. Çünkü arama motoru değil o artık. O bir göz. Sessiz ama her şeyi gören.