Kullanıcı Sayfada Tıklamasa da Etkileşim Oluşturmak Mümkün Mü?
Sessizlik. Ekrana bakan bir göz. Tıklamıyor. Hareket etmiyor. Ama orada. İşte bu, dijital dünyada varoluşun en mistik hali: sessiz kullanıcı. Google bu kullanıcıyı duyabilir mi? Ve daha da önemlisi, bu sessizlik gerçekten sessiz mi?
Algoritmaların Göremediği Zaman Yoktur
Çoğu kişi kullanıcı etkileşimini sadece tıklama zanneder. Oysa Google, sayfada geçirilen zamanın her milisaniyesini işler. Kullanıcı scroll yapmasa bile, sayfanın üst yarısında bir süre bekliyorsa, bu sessiz niyet olarak değerlendirilir.
Özellikle Chrome tabanlı analiz sistemleri, tarayıcının görünürlük durumunu, fare imleci hareketini, hatta mobil cihazlarda ekrana dokunulmadan yapılan kaydırmaları bile kaydeder. Bu veriler, tıklama olmasa bile “etkileşim” olarak algoritmaya yazılır.
Görünmeyen Etkileşim: DOM Aktivitesi ve Pasif İzleme
Sayfa açıldığında kullanıcı hiçbir şey yapmasa bile, arka planda gerçekleşen DOM değişiklikleri Google tarafından algılanabilir. Örneğin:
- Sayfa içi animasyonlar başlıyorsa, içerik dinamik olarak değerlendirilebilir.
- Göz hizasına gelen bir alan yavaşça değişiyorsa, bu davranışı tetikleyici sinyal sayılır.
- Video veya ses oynatılmadan görsel olarak döngüsel içerikler sunuluyorsa, tarayıcı içi süre daha anlamlı hale gelir.
Bu etkileşimlerin tıklamaya ihtiyaç duymadan analiz edilebilmesi, algoritmalara "sessizce izlenen sayfa" olarak yansır. Bu da olumlu sıralama sinyalleri üretebilir.
Zaman + Göz Hattı = Gizli Etkileşim
Google’ın son yıllarda üzerinde çalıştığı modeller, Göz Hattı Tabanlı Etkileşim Algoritması olarak anılabilir. Bunun temel mantığı şudur:
- Kullanıcı scroll yapmasa bile ekranın % kaçı görünür?
- Sayfanın hangi bölümünde kaç saniye kaldı?
- İçeriğin ilk 300 pikseli ile son 300 pikseli arasında geçiş oldu mu?
Bu veriler kullanıcıdan alınan tıklama olmaksızın, görsel etkileşim sinyalleri oluşturur.
Bu Veriler Nereden Geliyor?
Sıradan Analytics sistemlerinden değil. Chrome User Experience Report (CrUX), Google Web Vitals ve tarayıcı bazlı zamanlayıcılar sayesinde elde edilen verilerden bahsediyoruz. Bunlar arasında özellikle önemli olanlar:
Veri Türü | Algılanan Etki | SEO’ya Katkısı |
---|---|---|
First Input Delay (FID) | Kullanıcının sayfayla ilk etkileşim zamanı | Sayfa tepkiselliği puanı |
Largest Contentful Paint (LCP) | En büyük içeriğin yüklenme süresi | İlk izlenim kalitesi |
Cumulative Layout Shift (CLS) | Sayfa düzenindeki kayma oranı | Okuma deneyimi kalitesi |
Görüldüğü üzere, kullanıcı dokunmasa bile Google dokunmayı beklemiyor. Sayfanın nasıl yüklendiği, ne kadar süre stabil kaldığı ve ne kadar süre görünür olduğu, tıklamadan daha önemli hale geliyor.
Hiç Tıklamayan Ama Etkileşim Yüksek Sayfalar Nasıl Oluşur?
İşte delice fikirler:
- İçeriğin ortasında yavaşça kendini açan bir paragraf animasyonu.
- Scroll edilmeden değişen görsel slaytlar.
- Sessiz videolar ama otomatik alt yazılarla içerik destekleme.
- Göz hizasında beliren “devam eden hikâye” kutuları.
Bunlar, kullanıcıyı hareketsiz halde bile meşgul eden etkileşim yaratır. Google, bu etkinlikleri “tıklama olmadan gerçekleşen içerik bağlanması” olarak görür.
Gerçek Şu: Tıklama, Etkileşimin En Zayıf Biçimidir
Bugün Google, sadece nerelere tıkladığını değil; nereye bakıp, neyi görmezden geldiğini de puanlar. O yüzden sayfada hiçbir tıklama olmasa bile:
- Kullanıcı metni okuduysa (scroll davranışı ile ölçülür),
- Görsellerin yüklenmesini beklediyse,
- Sayfadan çıkmadan önce birkaç saniye sessiz kaldıysa,
Bunların hepsi birer duyusal sinyal olarak işlenir. Ve sıralama algoritmalarına görünmez bir dosya olarak eklenir.
Ve En Korkutucu Gerçek
Sayfanda hiçbir etkileşim olmuyorsa, bu Google için “kullanıcı kaçtı” değil, “kullanıcı hiç bağlanmadı” anlamına gelir. Ama kullanıcı orada kalıyorsa ve tıklamıyorsa bile, bu bir içerik odaklı çekim gücü sinyali sayılır.
Yani evet… Kullanıcı tıklamasa bile, iz bırakır. Ve senin içeriğin bu izleri topluyorsa, algoritmaların gözünde konuşan bir sayfaya dönüşürsün.