Google İçin Değil, Google’ı Anlayan İçin SEO, Görünmeyeni Görenler Kulübüne Giriş
Bugün SEO yapanların çoğu, Google’ın neyi sevdiğini bulmaya çalışır. Anahtar kelimeyi kaç kere geçireyim? Başlıkta geçmeli mi? Meta description kısa mı uzun mu olsun?
İşte bu satırda dur. Çünkü bu yazı, Google için yazı yazmak isteyenlere değil, Google'ı anlayan yazarlara hitap ediyor. Ve bu yolculuk, seni algoritmaların değil, algıların bilinçaltına götürecek.
Google artık bir arama motoru değil, bir insan simülasyonu. Ve ona doğru mesajı verebilen, sıralamada öne geçer. Peki bu “mesaj” ne? Cümleler değil. Sözlük değil. Etkileşim hissi, sezgisel ilerleme ve derin anlamsal haritalar. Şimdi bu görünmeyen ağları örmeye başlayalım.
1. Google’ı İnsan Gibi Algılayan Sistem: SEMANTİK KÜRE
Google artık kelimeleri değil, kavram kümelerini tanıyor. Mesela “kedi maması” yazdığında, onu sadece ürünle değil, şu bağlamlarla değerlendiriyor:
- Kedinin yaşı
- Veteriner görüşü
- Evcil bakım rutinleri
- Besin değerleri
- Alım yapılan e-ticaret siteleri
Yani sen sadece "kedi maması al" yazarsan değil, bu saydığımız şeyleri içeren bir dünya kurarsan, Google seni lider seçer. Çünkü Google, "bütünlüğü" sever, parça parçayı değil.
2. İçerik Girmeye Değil, İpucu Bırakmaya Odaklan
Google'ın en büyük takıntısı: yanıtı önden veren değil, kullanıcıyı cevapla buluşturan içerik. Yani sana şu cümleyi kurdurtur:
Aradığın tam da bu olabilir mi?
İşte bu hissi, yazının içerisine serpiştirdiğin alt başlıklarla, karşılaştırmalı tablolarla ve okuyucunun karar vermesini sağlayan seçeneklerle verirsen, Google seni "konu uzmanı" olarak işaretler. Unutma, Google bileni değil, karar verdireni sever.
3. Google’ın Gerçek Ölçüsü: Algoritmik Zekâ Değil, Kestirimsel Hafıza
Çoğu kişi Google’ı “arka arkaya hesap yapan bir dev” zanneder. Halbuki o, önceden gördüklerini tekrar tekrar hatırlayan bir hafıza makinesi. Aynı davranışı yüz binlerce sitede görmüşse, onu “doğal” kabul eder.
Bu nedenle içerikte bilinçli “insanlık hataları” bırakmak, fazla optimize görünmemek, çok profesyonel olmamış gibi davranmak aslında algoritmanın seni daha çok beğenmesini sağlar. Çünkü Google’ın gördüğü her şey kusurludur. Gerçek dünya mükemmel değildir. Ve sen de olmamalısın.
4. Google Bot Değil, Davranış Tetikleyicisi Okuyor
Sıralama, içerikten çok, içeriğe verilen tepkilere göre düzenleniyor. Bu yüzden yazıya gömülü şu tür davranış anahtarlarını kullan:
- Ziyaretçiye karar aldıracak bir seçenek
- Scroll ettikçe açılan kısa sürpriz bloklar
- Bir sonraki başlığı merak ettiren paragraf sonları
Bu teknikler, kullanıcıyı sayfada daha çok tutar ve Google seni “yararlı” olarak işaretler. Yani içerik yazmazsın, içerik içinde davranış mimarisi tasarlarsın.
5. Anlamdan Çok Hissiyat Yaratmak: Sayfa Tonu = SEO Gücü
Google’ın gözünde içerik sadece bilgi değil, hissiyat üretir. Kullanıcı okurken rahatladıysa, içerik anlaşılırsa, kendini güvende hissettiyse… Tüm bunlar Google için birer “kalite puanı”dır.
Bu yüzden yazılarında şu formülü unutma:
Bilgi + Ton + Duygu = SEO
Sadece teknik bilgi veriyorsan, robotlara hitap ediyorsun. Ama o bilginin okuyucudaki yankısını kurabiliyorsan, işte o zaman insan gibi düşünen botları yakalarsın.
6. Sayfa Açılışından 3 Saniyeye: Etkileşim Zamanı
Google ilk 3 saniyede ne olduğunu görür:
Süre | Google’ın Algısı | Ne Yapmalısın? |
---|---|---|
0-1 saniye | Sayfa açıldı mı? İçerik var mı? | Hızlı yüklenme ve ilk bakışta anlamlı görsel |
1-2 saniye | Scroll başladı mı? Sayfa “canlı” mı? | Animasyon, hover, görünür değişim |
2-3 saniye | Kullanıcı içeriğe girdi mi? | Giriş sorusu ya da merak uyandıran başlık |
Bu 3 saniyede Google'a “Ben yaşıyorum” sinyali verirsen, yazdıkların 10 kat daha değerli hale gelir. SEO, bu tür mikro anlarda gizli büyük hesaplamadır.
7. SEO’yu Unutup Algıyı Hatırlarsan Kazanırsın
Google’ı kandırmaya değil, onu anlamaya çalış. Ona ne sunacağım değil, o benden ne bekliyor diye düşün. O zaman görürsün ki en büyük sıralama sırrı, sıralama düşünmemektir. Aslında bu paradokstur:
SEO’yu bıraktığında, SEO kazanırsın.
Çünkü gerçek SEO, algoritmaya değil, algıya yazılır. Ve Google bu metinleri her zaman diğerlerinden ayırır. Görünmeyeni gören için yol açıktır.