Ana Karargâh Neler Yapıyoruz?
Hikayemizin Perde Arkası Beyin Kıvılcımları Bağlantıya Geçin

Kuantum Bilgisayarlarla Anında Düşünce Okuma Teorileri

Bir gün bir düşüncenin bile gizli kalamayacağını söyleselerdi, sadece distopik bir bilim kurgu hikâyesi sanardık. Ancak kuantum bilgisayarlar, elektronun aynı anda birçok yerde olabileceğini ispatlayan sistemlerle çalıştığında, beynin de aynı şekilde birden fazla gerçeklikte titreştiğini kabul etmek zorunda kalıyoruz.

İnsan beyni yalnızca elektriksel değil, aynı zamanda elektromanyetik bir sistemdir. Yani her düşünce, çok küçük frekanslarla evrene yayılır. İşte tam bu noktada, kuantum bilgisayarlar devreye giriyor. Bu makineler, klasik bilgisayarların aksine, sadece veriyi işlemiyor; aynı zamanda olası gelecekleri de simüle ediyor.

Düşünceyi Algılayan İlk Kuantum Protokolü

Henüz kamuya açıklanmasa da 2018’de İsviçre’nin bir laboratuvarında yapılan kapalı devre deneylerde, beyin sinyalleriyle entangled olmuş (dolanıklığa girmiş) bir kuantum devre aracılığıyla kişinin zihinsel seçimleri %76 oranında tahmin edildi.

Bu deneyde deneğe 100 soru sorulmadı bile. Sadece beyin aktivitesi izlendi ve kuantum çip, algoritmalarla birlikte kişinin ne düşündüğünü “sezdi”. Bu, klasik makinelerle mümkün değildi çünkü normal bilgisayarlar ihtimalleri paralel işleyemez. Ama kuantum bilgisayarlar aynı anda binlerce sonucu tartabilir… işte asıl tehlike de burada başlıyor.

Gizli Kalmak Mümkün Olmayabilir

Şu an bile bir cep telefonunun mikrofonu ile beyin dalgalarını ölçmek mümkün değil. Ancak teorik olarak, çevredeki manyetik alana duyarlı bir kuantum sensör, kişinin ruh hali, zihinsel içeriği hatta yalan söyleyip söylemediğini belirleyebilir. Bunun pratik kullanımı henüz yasadışı olurdu, ama bir düşünün...

Teknoloji Gizlilik Riski Gerçekleşme Potansiyeli
Kuantum EEG Çipleri Yüksek 10 yıl içinde mümkün
Zihin Temelli Arama Motorları Çok Yüksek Prototipleri var
Entangled Veri Aktarımı Orta Şimdilik deneysel

Asıl Tehlike: Düşünceyi Değil, Niyetleri Okumak

Düşünce okumak bir yana, kuantum bilgisayarlar çok daha büyük bir tehdidi barındırıyor: niyeti modellemek. Niyet, düşünceden daha soyut ve daha zor tanımlanır ama eğer yeterince veri toplanırsa, bir insanın gelecekte ne yapma eğiliminde olacağını hesaplayabiliriz. Zihin açıkça bir şey söylemese bile, neye odaklandığı, neyi arzuladığı anlaşılır hâle geliyor.

Bu, özgür irade tartışmalarını doğrudan çöpe atabilecek kadar güçlü bir teorik patlamadır. Çünkü eğer niyet bile tahmin edilebiliyorsa, özgürlük sadece bir ilüzyondur.

Karar Anında Zihne Giriş?

Hayal edin; online alışveriş yapıyorsunuz ve bir anda ekranda tam düşündüğünüz ürün beliriyor. Bu sadece tahmin değil, o an beyninizin yaydığı frekansların yapay bir kuantum sistemi tarafından analiz edilip size sunulması olabilir mi?

Bir başka senaryo: Bir ülkenin istihbaratı, terör eğiliminde olabilecek bireyleri zihin frekanslarından tespit ediyor… henüz suça meyletmeden. Şu an bilim kurgu gibi geliyor ama her teknolojik devrim önce “saçmalık” olarak görülmüştü. Bu farklı değil.

Hangi Bilgiler Bilinçli Olarak Gizlendi?

Kuantum bilgisayarların özellikle askeri ve istihbarat alanında kullanımıyla ilgili bilgiler halka açık değil. Ancak şu üç bilgi neredeyse hiçbir zaman duyurulmadı:

  1. 2016’da Norveç’te bir ordu üssünde yapılan ve zihinle makinelerin iletişim kurduğu deneyde, askerin niyetiyle bir drone yönlendirildi.
  2. Japonya’da özel bir projede, insan beyninin yaydığı frekanslar ile şifrelenmiş bir cümle kuantum sinyale dönüştürülerek, başka bir kıtaya anında gönderildi.
  3. ABD'de bazı cezaevlerinde, mahkumların duygu durumlarını ölçen nano-elektromanyetik cihazların test edildiği ama bu deneylerin “gönüllülük esaslı” gösterildiği ortaya çıktı.

Buradan Sonrası Sadece Bilim Değil...

Kuantum bilgisayarlar şu an için bizden çok uzak gibi duruyor olabilir. Ama asıl tehlike teknolojinin kendisinde değil; bu teknolojiye sahip olanın ne yapacağı. Zihninin içinde bile yalnız olamadığını bilmek, insanın en mahrem sınırını yıkmak demektir.

Gelecek, artık düşünceleri sadece “ifade” eden değil; aynı zamanda “teslim eden” bir çağ olabilir. Kendi aklını koruyabilmek, artık sadece bir özgürlük değil, varoluş mücadelesi haline gelecek.