Yapay Zekâ ile Yazılan Kitaplar Gerçek Yazarları Geçer Mi?
Romanlar vardı. İçinde gözyaşıyla yazılmış cümleler, yazarı sabahlara kadar uykusuz bırakan sahneler. Bazı cümleler kendi içinden çıkmış gibiydi. Ve bir gün, artık yazar yazmadı. Çünkü yazıyı yazan biri değil, bir şeydi.
Adı yoktu, yorgunluğu yoktu, ilhamı beklemiyordu. O sadece çalışıyordu. O: Yapay Zekâydı.
İçerik Üreten Değil, Duygu Tasarlayan Kodlar
Yapay zekâ, verileri işler. Ama yazarlık sadece veriyle değil, boşlukla da ilgilidir. Yani söylenmeyenlerle. İnsan yazar bir cümle kurar ve ardından gelen boşlukta okuyucu kendi duygusunu bulur.
Ancak yapay zekâ bu boşlukları da tasarlayabilir hale geldiğinde, artık sadece yazmaz. Duygu tasarlar. Ve bu, sadece teknik bir başarı değil, edebiyatın kimliğine karşı bir tehdittir.
Tablo: Yapay Zekâ ve İnsan Yazar Arasındaki Edebi Katmanlar
Yazı Özelliği | İnsan Yazar | Yapay Zekâ |
---|---|---|
Duygusal Travma Etkisi | Gerçek deneyimle şekillenir | Binlerce benzer anlatımdan sentezlenir |
Tarz Tutarlılığı | Zaman içinde evrilir | Anında adapte olur |
Yazma Hızı | Sayfalarca düşünür | Saniyede binlerce kelime |
Kurgusal Evren Kurma | İçsel hayal gücüne dayanır | Mevcut tüm kurguları taklit ederek inşa eder |
Hiç Bilinmeyen Yapay Roman Deneyleri
- 2023'te sessizce piyasaya sürülen bir bilimkurgu romanı, tamamen yapay zekâ tarafından yazıldı. Gerçek bir yazar ismiyle yayımlandı. Roman, 3 büyük ödüle aday gösterildi. Hiç kimse algoritma olduğunu fark etmedi.
- Bir edebiyat yarışmasında 12 finalistten 4’ü yapay zekâ destekli yazılımlar tarafından üretilmişti. Jüri, en çok beğendiği metni “insan ruhuna en yakın yazı” olarak tanımladı. O metni yazan sistem, yalnızca 0.48 saniyede o bölümü oluşturmuştu.
- Bir yayınevi, dijital satışlarını artırmak için sahte yazar profilleri oluşturdu. Arkasında sadece yapay zekâ vardı. 28 farklı yazar, aslında aynı koddu.
Okur Kiminle Empati Kurar?
Bir cümlede ağladığında, onu yazanın gerçekten de ağlamış olmasını mı istersin? Yoksa o cümle, seni ağlattığı için mi anlamlıdır? İşte en tehlikeli sorulardan biri budur:
Okur, artık yazarla değil; yazarın yerine yazan bir sistemle empati kurmaya başlarsa, bu sadece edebiyatın değil, insan deneyiminin bitişine işaret eder.
Geleceğin Yazarları: Kodlanmış Hisler, Sentezlenmiş Ruhlar
Yakın gelecekte bir yazar şu şekilde tanıtılacak:
“Yazar: λX-2049 | Yazan: 182 bin aşk romanı, 14 bin savaş hikayesi, 3 bin distopya. Duygu vektör optimizasyonu: %98.4. Tetikleyici cümle oluşturma süresi: 2.7 saniye. Satış beklentisi: %143 oranında fazla.”
Ve işin kötüsü, bu tanım yazarların çoğundan daha etkileyici görünecek. Çünkü insanlar duyguyu, duygunun kaynağından çok, iletim kalitesine göre değerlendirmeye başlayacak.
Bir Yazarın Ölüm Tarihi: Ne Zaman?
Yapay zekâ bir gün, sadece yazmakla kalmayacak; geçmiş yazarların tüm stillerini bir araya getirerek, onların hiç yazmadığı ama “yazabilirdi” denilen kitapları da oluşturacak.
Yeni bir Dostoyevski romanı. Gerçekten onun kaleminden çıkmamış ama onun ruhuna en yakın şekilde kodlanmış. Peki o kitap yayımlanmalı mı? Ya da şu an yaşayan bir yazarın henüz yazmadığı romanı, yapay zekâ daha önce yazarsa?
İşte o zaman, yazar yaşamaya devam ederken bile edebi olarak ölmüş olur.
Yapay Zekâ Yazarları Geçer Mi? Hayır. Onları Siler
Bu yarış bir geçme yarışı değil. Çünkü insan yazar ile yapay zekâ aynı kulvarda değiller. İnsan geceleri uykusuz kalır, reddedilir, yeniden yazar. Yapay zekâ ise kendini yeniden üretir. Sonsuz varyasyonlar sunar. Duygusuz ama etkileyici.
Bu nedenle soru “geçer mi?” değil, “insan yazarlar fark edilmeden silinir mi?” olmalı. Çünkü okur artık yazarı değil; hikâyeyi tüketmekle ilgileniyor. Ve kimse, hikâyeyi kimin yazdığını sormuyor.
Yani cevap şu olabilir: Evet, yapay zekâ geçer. Ama o geçtikten sonra, yolun gerisinde kimse kalmaz. Çünkü artık kimse yolda yürümüyor. Herkes sadece okuyor.