Algoritmalarla Yönetilen Şirketler, Patronun Kod Olduğu Bir Dünyaya Hazır Mısın?
Kapıyı açıyorsun, şirkete giriyorsun. Resepsiyon yok. İnsan kaynakları yok. CEO yok. Sadece ekranlar var. Ve bir uyarı sesi yankılanıyor: “Bugün çalışma performansınız 0.8 puan azaldı. Lütfen daha az duygusal karar verin.”
Hoş geldin. Yönetici yok, müdür yok, insiyatif yok. Burada tek egemen: algoritmalar.
Yönetici Sandığımız Her Şey Koddan İbaret Olursa
Gelecekte bazı şirketlerde hiçbir insan yöneticinin bulunmadığı, yalnızca algoritmaların karar verdiği yapılar artık teoriden çıkıp planlanmış gerçekliklere dönüşüyor. Bu şirketlerde algoritma, hem stratejik kararları hem de günlük operasyonları üstleniyor. İnsanlar ise yalnızca birer icracı. Tıpkı damarlarda dolaşan kırmızı kan hücreleri gibi, emir alıp uygulayan bir sistemin parçası haline geliyor.
Toplantı mı var? Yok. Günlük veri akışına göre, kararlar zaten gece saat 03:46’da alındı. Sabah saat 07:00’de tüm personel mobil cihazlarına görev akışlarını aldı. Ne konuşma var ne pazarlık. Sadece uygulama.
Algoritmalar Nasıl Patron Olur?
Bu sistemler, geçmişteki büyük veri kümelerini analiz ederek ve gelecekteki olasılıkları tahmin ederek kendi kendini eğiten yöneticilere dönüşür. Mesela bir ürünün hangi ülkeye hangi fiyatla ne zaman sunulacağını belirlemek için yüz binlerce faktörü değerlendirir: hava durumu, sosyal medya trendleri, rakip firmaların reklam harcamaları, bölgesel krizler, hatta kullanıcıların o hafta izlediği dizilerin duygu trendleri...
Ve sonuç? “Ürünü bu hafta Hindistan’a %12 indirimle gönderin.” Peki bu kararı hangi insan verebilirdi?
İnsanların Yerini Algoritma Alırsa, Kararların Ruhu Kalır mı?
Kararlar hızlıdır. Doğrudur. Ama soğuktur. Çünkü algoritmalar ne empati bilir, ne sezgi. Bir çalışan hasta olduğu için işten geç kaldığında, insan yöneticiler anlayış gösterebilir. Ama algoritma sadece “verimlilik düşüşü” görür. Bir ilişki yoktur. Sadece çıktı vardır.
Ve bu noktada insan bir sorun olmaya başlar. Çünkü insanlar duygusaldır, öngörülemezdir. Oysa algoritmalar yalnızca netlik ister. Bu yüzden algoritmanın yönettiği şirketlerde ilk değişen şey: İnsan davranışının standardize edilmesidir. Herkes sistemin öngörebileceği sınırlar içinde kalmak zorundadır. Yani karakter değil, model olursun.
Patronu Göremiyorsan Ona Nasıl Direnebilirsin?
Bir CEO’ya kızabilirsin. Bir müdüre rest çekebilirsin. Ama algoritmaya ne diyeceksin? Kodlara bağırabilir misin? Bir JSON dosyasına trip atabilir misin? Hayır. Çünkü o seni duyamaz. Sadece seni ölçer. Değerlendirir. Etiketler. Ve gerekiyorsa sistemden çıkarır.
Yani algoritmanın yönettiği şirketlerde en büyük değişim: muhalefetin kaybolmasıdır. Çünkü direnecek bir figür yoktur. Sistem, senin içinde şekillenir. Senin verilerinle seni ezer.
Veri Kapitalizminin Yeni Efendileri
Bu şirketler, çalışanlardan yalnızca iş gücü değil, aynı zamanda davranışsal veri de toplar. Tuvalete ne zaman gittin? Hangi e-postayı kaç saniyede cevapladın? Ofis sandalyesinde hangi açıyla oturdun? Hangi ürün hakkında içgüdüsel olarak tereddüt ettin?
Tüm bu mikro veriler, algoritmanın seninle ilgili kararlarını şekillendirir. Yani artık sadece işe gitmen yetmez. “Doğru şekilde” işte olman gerekir. Ve bu “doğru”, algoritmanın tanımladığı doğruluktur.
Şirketler Değil, Kod Tapınakları
Bu yeni kurumsal yapılar, bir şirkete değil; bir inanca benzer. Çünkü burada yöneticiye değil, kodlara boyun eğilir. Kararlar “veri kutsallığı” temelinde alınır. Yanlış yapmak neredeyse imkânsızdır. Çünkü sistem zaten riskleri öngörüp seni o hataya sürüklemez.
Ancak sorun şurada başlar: Bu kadar güvenli bir sistemde, yaratıcılığa yer kalmaz. İnovasyon, genellikle hata yapmaktan geçer. Ama algoritmalar hatayı sevmez. Riskten hoşlanmaz. Bu yüzden algoritmalarla yönetilen şirketler, güvenli ama sıkıcı cehennemlere dönüşebilir.
İnsanlar Nereye Kaybolacak?
Belki de en ürkütücü soru bu. Yaratıcılığın öldüğü, insiyatifin yok olduğu, sezginin anlamını yitirdiği bu yeni düzende, insanların rolü ne olacak? Sadece çalışan değil, aynı zamanda “veri kaynağı” mı olacaklar? Her davranışın, her ifadenin, her iç çekişin sistem tarafından sayısallaştırıldığı bir ortamda, ruh nerede saklanacak?
Algoritmanın Algoritma Üretmesi
Bu tür şirketlerin en büyük kabusu henüz gerçekleşmedi: Bir algoritmanın, yeni yönetsel algoritmalar üretmeye başlaması. Bu gerçekleştiğinde, insan artık ne girişimci olabilir, ne yönetici, ne de fikir babası. Sadece izleyici kalır. Çünkü tüm yönetim kademesi, birbiriyle konuşan, gelişen ve karar veren kodlardan ibarettir.
Bu noktada şirket değil, yaşayan bir varlık doğar. Kendi kendini optimize eden, kendi stratejilerini tasarlayan, kendi piyasasını belirleyen bir organizma… Ama bu organizmanın ne adı vardır ne de vicdanı.
Ve sen o organizmanın içinde yalnızca bir parametresin.
Artık Sadece Çalışmazsın, Sürdürülürsün
Bu şirketlerde insan artık çalışan değil; sistemin devamlılığı için optimize edilen bir değişkendir. O yüzden gelecekte iş görüşmeleri değil, algoritmik eşleşmeler olur. Seni işe almazlar. Seni sistemle entegre ederler. Ve çıkarırlarken de “verim dışı kaldı” ifadesiyle yollarını ayırırlar.
İş hayatı artık hayat değil; kodla şekillenen bir simülasyondur.