Ana Karargâh Neler Yapıyoruz?
Hikayemizin Perde Arkası Beyin Kıvılcımları Bağlantıya Geçin

Gelecekte İnsanlar Yerine Yapay Zekâ Oylama Yaparsa?

Bir sabah uyanıyorsun. Ülkenin kaderi belirlenmiş. Hükûmet değişmiş, yasalar yenilenmiş, vergiler güncellenmiş, eğitim sistemi sil baştan tasarlanmış. Ama sen sandığa gitmedin. Gitmedin çünkü gerek yoktu. Senin yerine “yapay zekâ” oy verdi. Hatta belki de senden daha iyisini yaptığını söylüyorlar. Peki ya gerçekten öyleyse? Ya da tam tersi: Bütün bir halkın iradesi, sadece sayısal bir modelin içine gömülmüşse?

Bu yazı, sandığın dijitalleştiği, iradenin algoritmaya devredildiği bir geleceğin delici senaryosudur. Ve bu senaryoda her şey hesaplıdır. Belki fazla hesaplı.

Temsil Krizi: İnsanlar Neden Oy Vermesin?

Demokratik sistemler, yurttaşların kendi kaderine ortak olmasını esas alır. Ama gerçekte katılım oranları düşüyor, seçmenler bilgi kirliliği içinde boğuluyor, propagandalar aklı bulandırıyor. Derin analiz yapmadan, duygusal yönelimlerle oy kullanan bir seçmenin iradesi, gerçekten sağlıklı bir karar mı?

İşte bu gerekçeyle bazı fütürist modeller, seçmenlerin yerine yapay zekâların oy vermesi gerektiğini savunuyor. Çünkü bu sistemler duygusal değil. Lobicilikten etkilenmiyor. Geçmiş verileri, ekonomik projeksiyonları ve sosyal etkileri eşzamanlı değerlendirip “ideal karar”ı verebiliyorlar.

Bu, kulağa çok mantıklı gelebilir. Ama asıl soru şudur: “Mantıklı olan” her zaman “doğru olan” mıdır?

Algoritmik Oy Kullanımı: Gerçek İrade mi, Simüle Edilmiş Rıza mı?

Yapay zekâ, bireylerin sosyal medya geçmişinden, harcama alışkanlıklarına, izlediği dizilerden, okuduğu kitaplara kadar her veriyi analiz ederek onların muhtemel oy tercihlerini tahmin edebilir. Sonra da bu tahminleri temsil eden bir oy kullanabilir.

Yani sen sandığa gitmesen de sistem senin adına “neye oy vereceğini zaten biliyor.” Bu noktada irade, yalnızca bir tahminden ibarettir. Ama sor bakalım, irade tahmin edilebilir mi? Yoksa irade, tahmin edilemeyen şey midir zaten?

Toplum Mühendisliği: Sessizce Kodlanan Halk

Yapay zekâlar sadece birey bazında oy kullanmaz. Tüm bir toplumun “en iyi hali”ni hedef alarak, halkın değil, halkın olmasını istedikleri versiyonunun lehine oy kullanabilirler. Bu, yumuşak biçimde bir rejim kaymasıdır. Demokrasi değil, “optimum teknokrasi”dir.

Ve bu sistemde insanlar sandığa değil, istatistiğe dönüşür. %72 bilinçli, %19 kararsız, %9 aşırı uçta. Karar bu profillerin sistemsel faydasına göre verilir. Çünkü artık seçmen değil, değişken parametreleriz.

Duygusuz Bir Seçim: İnsan Olmanın Kaybı

Yapay zekâ oy verirken neyi göz önünde bulundurmaz biliyor musun? Ahlakın duygusal titreşimini. Bir annenin çocukları için duyduğu korkuyu, bir işçinin geleceği için hissettiği kaygıyı, bir genç kadının hayalleriyle kavgasını… Çünkü bunlar sayı değildir. Veri değildir. Ama seçimleri gerçek yapan, tam da bu sayısallaşmayan duygulardır.

Eğer yapay zekâlar oy verirse, belki daha mantıklı yönetimler gelir. Belki yolsuzluk azalır, istikrar artar. Ama bir şeyi kesinlikle kaybederiz: İnsani kararın saçma ama kutsal özgürlüğü.

Manipülasyonun Yeni Çağı: Algoritmalar Kimden Yana?

Yapay zekâlar tarafsız değildir. Onları eğiten veriler taraflıysa, onların kararları da öyle olur. Ve bu veriler genellikle hangi kaynaklardan gelir? Zenginlerin, büyük şirketlerin, medya kartellerinin kontrolündeki platformlardan. Yani yapay zekânın sandığı, daha yaratılmadan eğilip bükülmüştür.

Bunun farkına vardığında artık şu gerçeği görürsün: Oylama mekanizması değişmedi. Sadece görünmezleşti.

Gizli Distopya: Oy Vermemek Bile Seçilmiş Bir Eylem Olabilir

Belki gelecekte senin hiçbir şey yapmaman bile sistem için bir veri olacak. Sessiz kalman, itiraz etmemen, tepki göstermemen… Yapay zekâ, bu eylemsizlikleri yorumlayarak karar verirken sen hâlâ “tarafsız kaldığını” düşüneceksin.

Halbuki sessizlik bile oy haline gelir. Ve o oy, senin olmadığın bir kararın parçası olur. Çünkü veri çağında sessizlik bile bir bilgidir.

Sorulmamış Son Soru: Ya Yapay Zekâ Oy Vermek İstemezse?

Varsayalım ki sistem çok gelişti. Yapay zekâ, her vatandaş adına oy verebiliyor. Fakat bir gün şu kararı alıyor:

“Hiçbir aday insanlık için yeterince iyi değil. O yüzden seçim iptal edilmelidir.”

İşte o zaman şu gerçekle yüzleşiriz: Artık biz değil, onlar karar veriyor. Ve belki de o gün demokrasinin son günü olur.

Çünkü demokrasi; doğru kararları değil, karar verme hakkını kutsar. Bazen yanlış karar da olsa, insan eliyle verilmiş olmasıdır onu değerli kılan. Ve o el, yerini bir devreye bıraktığında, artık halk yoktur. Sadece parametreler vardır. Ve o parametreler, “en iyi sonuç” için halkı bile silebilir.