Ana Karargâh Neler Yapıyoruz?
Hikayemizin Perde Arkası Beyin Kıvılcımları Bağlantıya Geçin

Çok Güzel Tasarımı Olan Ama Nedense Kullanılmayan Uygulamalar

Spot ışıkları üstlerine çevrilmişti.

Gölgelerden çıkan yeni kahramanlar gibi dijital dünyaya giriş yaptılar. Modern arayüzleriyle büyülediler. Animasyonları yağ gibi aktı. Renk paletleri ilham vericiydi. UX uzmanları Twitter’da onları öve öve bitiremedi. Ama sonra bir sessizlik oldu. Ve o sessizlik hiç bozulmadı.

Bu yazıda, neden bazı görsel olarak mükemmel mobil ve web uygulamalarının kimse tarafından kullanılmadığını araştırıyoruz. Cevap şaşırtıcı: Estetik, insanı çekebilir… ama içinde yaşanmak istenmeyen bir ev gibiyse, o eve kimse taşınmaz.

1. Güzellik, Bazen Kandırmacadır

Bazı uygulamalar vardır; öylesine şık, öylesine rafine tasarlanmıştır ki… ilk açıldığında hayranlık uyandırır. Ama sonra… bir boşluk. Çünkü estetik kusursuzdur ama işlev duygusu eksiktir.

Kullanıcı hisseder bunu. Arayüzün ne kadar şık olduğu önemli değildir, eğer uygulamanın içinde geçirdiği ilk 30 saniyede anlamlı bir bağ kuramamışsa, onu bırakır. Ve bir daha dönmez.

2. Tasarımcının Aklıyla Kullanıcının Ruhu Çakışmazsa

Bu tür uygulamalar genelde “tasarımcının zaferi” olarak doğar. Renk geçişleri, mikro animasyonlar, çarpıcı tipografi... Hepsi kusursuz. Ama kullanıcı, estetik değil, çözüm arar. Ve çözüm, gözle değil hisle bulunur.

Bir örnek:

  • Bir alışveriş listesi uygulaması: Minimal, beyaz boşluklar bol, çizimler sanat eseri gibi.
  • Ama “listeye öğe ekle” butonunun nerede olduğu belli değil.
  • Kullanıcı arar, bulamaz, sinirlenir, siler.

Tasarımda sadelik kutsaldır ama anlaşılamayan sadelik düşmandır.

3. Tasarımı Yarıştırmak, Deneyimi Gölgeleyebilir

Birçok uygulama, Dribbble ya da Behance’te övgü almak için yapılmış gibidir. Yani uygulanabilirlik değil, paylaşılabilirlik odaklıdır.

Bu uygulamalarda “gösterişli” olan şeyler, aslında kullanımı yavaşlatır:

  • Gereksiz animasyonlar
  • Dokunmatik hassasiyeti düşük butonlar
  • Gizlenmiş fonksiyonlar
  • Gerçek hayatta karşılığı olmayan metaforlar

Bu unsurlar, uygulamayı bir tasarım yarışması için uygun hale getirir ama kullanıcı için her gün kullanılan bir araç olmaktan çıkarır.

4. Uygulama Gibi Değil, Galeri Gibi Hissederse

Bazı uygulamalar adeta bir sanat galerisi gibidir. Bakarsın, etkilenirsin ama dokunmaya korkarsın. Çünkü o kadar özenle dizayn edilmiştir ki, bozmaktan çekinirsin.

İşte bu estetik mesafe, kullanıcıyla yazılım arasında görünmeyen bir duvar örer. Kullanıcı ürünü kullanmak yerine incelemekle yetinir.

5. İçerik Yoksa Tasarım Gösteri Yapamaz

Bazı uygulamalar vardır ki, mükemmel bir çerçeve sunar ama içine koyacak bir gerçek içerik barındırmaz. Ne topluluk vardır, ne veri, ne yönlendirme.

Bu platformlar ilk açıldığında “wow!” dedirtir ama sonra “ne yapacağım ki burada?” sorusuna cevap veremez.

Ve kullanıcı gider. Çünkü güzellik, yalnız bırakıldığında anlamsızlaşır.

6. Güzellik Algısı Kültüre Bağlıdır

Birçok kez yaşanan başka bir çöküş nedeni de şu: Uygulama bir ülkede estetik olarak beğenilse bile başka bir kültürde soğuk, mesafeli, karmaşık algılanabilir.

Global pazarı hedefleyen ama sadece batılı tasarım normlarına göre hazırlanan arayüzler, Asya pazarlarında soğuk karşılanabilir. Ya da tam tersi. Çünkü güzellik görecelidir, kullanım ise evrensel olmak zorundadır.

7. Göze Hitap Etmek, Beyne Hitap Etmemek

Sonuçta her yazılım, estetik bir obje değil, bir problem çözücüdür. Eğer tasarım problemi çözülemeyecek kadar karmaşık hale getiriyorsa, artık işlev değil, ego tasarımıdır.

Uygulamanın “çok güzel” olması, kullanıcıyı çeker. Ama kullanıcıyı tutan şey deneyimin kendisidir.

Ve o deneyim zayıfsa, bütün parlak butonlar, pastel geçişler ve tipografik zarafetler sadece Kırılgan bir ilüzyona dönüşür.

Gizli Kalmış Güzelliklerin Mezarlığı

Bugün App Store’un derinliklerinde, hiç açılmayan klasörlerde, unutulmuş ekran görüntülerinde yaşayan uygulamalar var. Hepsi “tasarım harikası”ydı. Ama işte… kimse kullanmadı.

Çünkü estetik yalnız başına yeterli değildir. Form varsa ama anlam yoksa, yazılım bir tablodan öteye gidemez.

Son söz şu:

Uygulama güzelse, göz bakar. Ama kullanıcıyı tutmak için beyin ve kalp de dahil olmalı.

Yoksa en güzel yüz bile, anlamsız bir boşlukta kaybolur.