Harika Sunum Yapıp Ürünü Teslim Edemeyenler
Işıklar açık. Slaytlar akıyor. Sahneye çıkıyor. Konuşması net, vurucu. Cümleleri arasında gelecek var. Eller havada, grafikler animasyonlu, demo videosu Hollywood fragmanı gibi. Salonda alkışlar yükseliyor, yatırımcılar birbirine bakıyor: “Bu adamı kaçırmayalım.”
Ve sonra… hiçbir şey olmuyor.
Ürün yok. Kod yok. Takım yok. Ya da en kötüsü: ürün var ama çalışmıyor. Söz verilmiş, yatırım alınmış, insanlar umutlanmış ama teslim tarihleri geçiyor. Cevaplar geç geliyor. O harika sunumu yapan kişi ise artık sadece sessiz. Çünkü gerçek dünyada, sunumlar değil ürünler yaşar.
Sahne Performansı mı, Sahici Üretim mi?
Dijital dünyada bu sahne binlerce kez yaşandı. Özellikle teknoloji girişimlerinde. Bir fikrin sunumunun ürününden daha hızlı hazırlanabildiği gerçeği, bu dünyanın büyük ironisidir. Çünkü bir sunum sadece estetik ister. Ama bir ürün, gerçeklik ister. Hatalarıyla, bug’larıyla, zaman kaymalarıyla, yorgun ekiplerle. Ve çoğu sunumcu, sahneden indikten sonra ürünü taşıyacak kaslara sahip değildir.
Sunumda her şey kusursuzdur. Ama o kusursuzluk, aslında sahte bir parlatmadır. Bir illüzyondur. Çünkü gösterilen şey, yapılmış değil; hayal edilmiştir. O an salondaki herkes, potansiyeli izler. Ama teslim aşamasında herkes gerçekliği arar. Ve gerçeklik, potansiyelin gölgesinde kaybolur.
Bu Nasıl Olur? Nasıl Bu Kadar Etkileyici Olanlar Teslim Edemez?
Çünkü sunum; iletişim, estetik, tempo ve ikna gücüyle ilgilidir. Ama üretim; mühendislik, sabır, stres ve terle ilgilidir. Bunlar bambaşka becerilerdir. Aynı kişide nadiren bulunurlar. Ve bu ayrımın farkına varamayan girişimler, yatırım alır ama ürünü veremez. Güven kazanır ama beklenti altında ezilir.
Sunumu Kusursuz, Ürünü Yok Olanların Evrimi
Aşama | Ne Oluyor? | Gerçek Sonuç |
---|---|---|
Sunum Hazırlığı | Tasarımcı, motion artist, kurgu uzmanı devrede | Vizyon sinematikleşiyor |
Sahne Anı | Kitle etkileniyor, yatırımcı heyecanlanıyor | İlk izlenim zirvede |
Teslim Süreci | “Backlog çok dolu”, “çıkamadık”, “ekip eksik” | Bekleyiş başlıyor, soru işaretleri artıyor |
Aylar Sonra | Versiyon hâlâ beta, testler eksik, vaatler değişiyor | Güven eriyor, proje donuyor |
Bu Hikâyelerin Ortak Özellikleri Neler?
- Demo’nun Gerçek Sanılması: “Demo” gösterilir ama altı boştur. Çoğu zaman frontend simülasyondur.
- Sahneye Hazırlık, Sisteme Hazırlıktan Fazladır: Ekip tasarımcılardan kurulur ama geliştirici sayısı yetersizdir.
- Yatırım Sonrası Dağılma: Paranın gelişiyle ekip içinde rol çatışmaları başlar. Odak dağılır.
- “MVP Geliyor” Sözü Sürekli Ertelenir: Minimum ürün hedefi maksimum karmaşaya dönüşür.
- Beklentinin Zehri: Beklenti o kadar büyür ki, en küçük teslim bile yetersiz kalır.
Sunum Kazandırabilir, Ama Sürdürebilirlik Kodla Yazılır
Sahne ışığı her zaman ürünü aydınlatmaz. Bazen o ışık, kusurları gölgelemeye yarar. Ve girişimler buna bağımlı hale gelir. Sunumları yeniler, animasyonları değiştirirler. Ama sistem aynı kalır: Ürün hâlâ ortada yoktur.
Ve zamanla, o girişim kendini pazarlama kampanyası gibi yaşamaya başlar. Sahnede var olur, ekranda görünür, ama insanların hayatında karşılığı yoktur.
Bir Not: Yatırımcılar Bunu Anlar
İlk başta etkilenirler. Ama birkaç ay sonra, ekipteki yazılımcı sayısına, teslim döngüsüne, kod kalitesine bakarlar. Sorular başlar:
- Demo canlı sistemle mi bağlantılıydı?
- Backend testleri ne zaman bitecek?
- Infrastructure kimde?
Ve bu sorulara cevap alınamazsa, sahnedeki alkış, sessizce “geri ödemesiz kayıplar” hanesine yazılır.
En Acı Gerçek: Ürünü Teslim Edemeyen, Söylediklerini De Geri Alamaz
Sunumda verilen her söz, internette iz bırakır. Medyada, yatırımcı sunumlarında, podcast’lerde, konferans kayıtlarında. Ama ürün teslim edilmezse, o sözler hatırlanır. Ve o sözler, dönüp sahibini yargılar. “Hani bu yapılacaktı?”
O yüzden harika sunumlar, eğer arkası boşsa, sadece ertelenmiş çöküşlerdir. Ve bu çöküş, sessizce gelir. Çünkü insanlar artık şaşırmaz. Sadece vazgeçer.
Spotlar Sönünce Gerçek Başlar
Sunum bittikten sonra sadece iki şey kalır: Elde ne olduğu ve elde ne olmadığı. Girişimcilik, konuşma değil; çalışma işidir. Ve o çalışma, ekranda değil, ekranın arkasında yapılır.
O yüzden sahnede parlamak istiyorsan, kodda da görün. Çünkü ürünü olmayan parlak fikir, yalnızca geçici bir alkıştır. Ama ürünü olan sade fikir, uzun vadeli bir hafızadır.