Ana Karargâh Neler Yapıyoruz?
Hikayemizin Perde Arkası Beyin Kıvılcımları Bağlantıya Geçin

Kullanıcıya Sorulmadan Tasarlanan Platformların Düşüşü

Bir platform hayal et. Aylarca üzerinde çalışılmış. UI’si harika, fonksiyonlar tam, animasyonlar kayıyor, hız mükemmel. Her şey teknik olarak kusursuz. Ama gel gör ki… kimse girmiyor. Olanlar da çabucak çıkıyor. Geri dönmüyor. Paylaşmıyor. Konuşmuyor.

Çünkü o platformun içinde en önemli bileşen eksikti: kullanıcı.

“Biz Yaptık, Siz Kullanırsınız” Zihniyeti

Dijital girişim dünyasında sıkça görülen bir hastalık vardır: Geliştirici hayranlığı. “Biz mühendisisiz”, “biz çözüm üretiriz”, “biz vizyoneriz”… Tamam da, kullanıcı kim? Ne istiyor? Hangi problemi var? Günde kaç defa kullanacak? Hangi ekrana ilk bakacak? Nerede sıkılacak?

Bu soruların hiçbiri sorulmadan yapılan projelerin sonu, satır satır bellidir. İlk başta “mükemmel bir şey yaptık!” havası eser. Ardından üç-beş olumlu yorum gelir. Sonra sessizlik. Geri bildirim alınmaz. Analytics grafiği düzleşir. Ve bir gün Slack grubunda şu cümle duyulur:

“Abi insanlar neden kullanmıyor olabilir ki?”

Kullanıcıyı Tanımadan Yapılan Tasarımlar Nereden Çöker?

Alan Yanlış Yaklaşım Sonuç
Arayüz Geliştirici gözüyle tasarım Kullanıcı aradığı şeyi bulamaz
Kayıt Sistemi 5 adımda üyelik Yolun ortasında bırakılır
Bildirimler Ne zaman ne gelir belli değil Karmaşa ve rahatsızlık
Dil ve Ton Robotik, teknik açıklamalar Kullanıcı kendini dışlanmış hisseder

Bir Hikâye: Kimseyi Sormadan Yola Çıkmak

“MagnetoHub” isimli bir SaaS platformunu hatırlayan var mı? Büyük veri panelleri oluşturmak için tasarlanmıştı. Ekip içi projelerde kullanılacağı varsayıldı. UI şaheserdi. Ama kullanıcıya hiç sorulmadı:

  • Hangi veri türleri önemli?
  • Nasıl görselleştirme istiyorlar?
  • Excel mi kullanıyorlar, Google Sheets mi?

Hiçbiri sorulmadı. Platforma giren kullanıcı ilk 2 dakikada kayboldu. Yönlendirme yoktu. Tooltip yoktu. Yardım yoktu. “Anlayacaklarını düşündük” dedi ekip. Ama anlamadılar. Ve 6. ayda kapandı.

En Büyük Yanılgı: Kullanıcının Senin Gibi Düşüneceğini Sanmak

Bu platformlar, kullanıcıyı “düşünür”, ama sormaz. Kendi deneyimlerine göre bir yapı kurarlar. Ama unuttukları şey şudur: Senin için kolay olan, başkası için karmaşık olabilir. Senin favorin olan renk, bir başkası için görsel gürültüdür. Senin mantıklı bulduğun navigasyon, başkası için labirenttir.

İşte bu yüzden, kullanıcıyı sormadan inşa edilen her sistem, kendi aynasında boğulur.

Hiç Kimse İçin Tasarlanmış Platformlar

En ironik olanı da budur: Bu platformlar sanki bir hayalet kitle için yapılmış gibidir. Gerçek kullanıcıya değil; idealize edilmiş, laboratuvar ortamında yaşayan bir kitleye. Ve gerçek dünya buna karşı çok acımasızdır.

Bir kullanıcı şöyle der: “Beğendim ama ne yapacağımı bilmiyorum.” O an bitmiştir zaten. Kullanıcıların düşündüğü şey şu olmalıydı: “Bu tam bana göre, devam ediyorum.”

Kullanıcıyı Konuşturmazsan, Analitikler Sana Gerçeği Söylemez

“Bounce rate yüksek”, “session süresi düşük” gibi veriler kullanıcı davranışlarını gösterir ama nedenlerini söylemez. Neden? Çünkü platform kullanıcıya hiç sormadı. Kullanıcı testleri yapılmadı. Prototiplerde geri bildirim alınmadı. Hiçbir mikro karar, gerçek veriyle test edilmedi.

Sonuç? Koca sistem, bir kör deneme gibi.

Dijital Empatinin Eksikliği

Teknoloji sadece kod değil; bir insan algısıdır. Tuşa basma hızından, yazı tipi boyutuna kadar her detay, kullanıcının duygusal bir kararının parçasıdır. Ve bu duyguyu ölçemeyen her sistem, soğuk kalır. Soğuyan her şey gibi de… terk edilir.

Ve Finalde: Kullanıcıya Hiçbir Şey Sorulmadan, Onunla İlgili Her Şey Tasarlandı

İşte bu yüzden bazı projeler, binlerce satır kodla yazılmış olsa da, tek bir insan cümlesiyle yıkılır:

“Bu bana göre değil.”

Ve unutma: Platformun ne kadar güçlü olduğu değil, kullanıcının kendini ne kadar güçlü hissettiği önemlidir.